Ebru sanatı, suyun üzerine renklerle yapılan bir büyülü sanatın ta kendisidir. Aynı zamanda Türk kültürünün en eski geleneksel sanatlarından birisidir. Ebru sanatı, tarih boyunca sabrın, zarafetin ve estetiğin sembolü olmuştur. Su yüzeyine bırakılan doğal boyalar, fırça darbeleriyle adeta bir dansa dönüşür ve benzersiz desenler oluşmasını sağlar. Her biri özgün olan bu desenler, kâğıda harika bir şekilde aktarılır ve böylece eşsiz bir sanat eseri ortaya çıkar. Ebru, doğadan ilham alan renkleri ve desenleriyle bir yandan ruhu dinlendirirken diğer yandan geçmişle bağ kurmamızı sağlar.

Bu sanatın tarihi 15. yüzyıla kadar uzanır. İlk olarak Orta Asya’da ortaya çıkmıştır. Bunun yanında ebru, İpek Yolu üzerinden Anadolu'ya gelmiş ve burada benimsenmiştir. Osmanlı döneminde özellikle kitap süsleme sanatında önemli bir yer tutan ebru, tezhip ve hat sanatının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Ebru ustaları, bu sanatı bir meditasyon yöntemi gibi görmüş ve doğayla uyum içinde yaratmayı bir yaşam felsefesi haline getirmiştir. Ebru yaparken kullanılan fırçalar ve boyalar doğaldır. Bu da sanatın çevreyle olan uyumunu vurgular. Günümüzde Osmanlı döneminden kalma pek çok eserde ebru sanatının izlerini görürüz. Özellikle camilerde sık sık karşımıza çıkar.


Ebru, modern dünyada da popülerliğini korumaya devam ediyor. Geleneksel yöntemlere sadık kalan sanatçılar, bir yandan eski ustaların izinden giderken diğer yandan çağdaş dokunuşlarla bu sanata yeni bir soluk kazandırıyor. Sergiler, atölye çalışmaları ve dijital platformlar sayesinde ebru sanatı, uluslararası bir ilgi odağı haline gelmiştir. Bu kadim sanat, sadece su ve boya ile sınırlı değildir. Ebru sanatı aynı zamanda sabrı, dengeyi ve doğanın güzelliklerini hatırlatan bir yaşam dersi niteliğindedir.